Öğrencilerin Yunan ve Yunanistan’a İlişkin Algılarına Bakmak: “Denize Dökmek” ile “Komşu-Sirtaki” Arasında Konumlanan Söylem

            Geri dönüşler vasıtasıyla ulusal kimlik yansıtmada bireye bir takım tarihi bilinç kodları yüklenir. Bu kod yükleme sırasında arkeoloji, filoloji, antropoloji, tarih, sosyoloji, felsefe ve folklor çalışmaları gibi bilim dallarının yardımıyla köklere ve soya ilişkin tarihsel açıdan güvenilir bir zemin oluşturulur. Böylece bireyler, soy kütüklerine ve kökenlerine göndermede bulunularak kendilerini bir yere konumlandırır. Büyük ve şanslı olduğu, kahraman çağlarına vurgu yaparak mensup olduğu toplumu biricikleştirir. Bu anlamda tarih öyle bir hikaye anlatmalı ki; bu hikaye hem ulusu tanıtıcı hem de ötekileri tanımlayıcı olmalıdır(Smith, 2002, 193).
Eğitim bir yandan bireyin toplumsallaşmasını sağlarken; öte yandan da devletin istediği veya beklediği yönde bir kültür edinmesini amaçlamaktadır. Bu nedenle de devletin ilgili kurumlarınca müfredat programları oluşturulur, müfredata uygun kitaplar hazırlanır, bunları uygulayacak öğretmenler yetiştirilir ve programlar yapılır. Tarih, sosyal bilgiler, edebiyat, din ve ahlak bilgisi, vatandaşlık ve insan hakları, Türkçe ve benzeri kültür dersleri resmi ideolojinin meşrulaştırması ve yaygınlaştırılması için en iyi araçlar olarak öğrencinin karşısına çıkar. Özellikle tarih disiplininin bu yolda kullanılan en elverişli aygıt olduğu söylenebilir(Çapar, 2004, 1).
Bu çalışmada Tanzimat Dönemi’nden günümüze kadar lise tarih ders kitaplarında “öteki” olarak Yunan ve Yunanistan kavramlarının süreç içerisinde ele alınış biçimi ve bu kavramların zihinlerde yarattığı algı değerlendirilmeye çalışılmıştır. Çalışmada, özellikle Cumhuriyet’in ilk yıllarında ve İkinci Dünya Savaşı yıllarında ulusçuluk düşüncesinin devletin hakim ideolojisi olduğu dönemlerde “öteki” olarak Yunan ulusunun ve ülke içinde yaşayan Rum halkın potansiyel bir düşman rolünde olduğu vurgusu yapıldığı, bunun dışında kalan dönemlerde ise bu vurgunun şiddetinin düşürüldüğü tespit edilmiştir. Genel manada Yunan ulusu MEB tarih ders kitaplarında düşman “öteki” olarak günümüze kadar yer almaya devam etmiştir.
Kişisel algılamaların şekillenmesinde tarih ders kitapları büyük bir öneme sahiptir. Özellikle Türkiye’nin bazı bölgelerinde tek ders aracının okutulan ders kitabı olduğu gerçeği göz önüne alınırsa ders kitaplarının taşıdığı önem daha iyi anlaşılabilir.
Türk tarih ders kitaplarının yazımında ortak amaç genel bir tarih bilgisi vermek yerine ulusal tarih bilgisi vermek, bunun da ötesinde milliyetçi duyguyu oluşturmaktadır. Tarih derslerinin genel olarak savaş tarihi gibi algılandığı bir eğitim ve öğretim sisteminde ulusu, ulusal bilinci, ulus inşasını temel alan bir tarih anlayışında “öteki”ne bakış ister istemez olumsuz ve kuşkucu olmaktadır. Türk tarihinin 1930’lardan itibaren yeniden ve doğrudan Mustafa Kemal Atatürk’ün yönlendirmesi doğrultusunda yazdırıldığı bilinmektedir. Bu durum bile başlı başına tarih disiplinine verilen önemi ve bu disiplinin ideolojik bir araç olarak nasıl kullanıldığını kanıtlar niteliktedir. 1980 yılından itibaren tarih ders kitaplarının bilimsel olmadığı, “ötekileştirici” ve “düşmanlaştırıcı” yanının ağırlıkta olduğu söylenebilir(Çapar, 2004, 148-382). Modern Türkiye’de ise tarih ders kitaplarının içeriği incelendiğinde moral unsurlar, biz ve “öteki”ne dair stereotipler sıkça karşılaşılan unsurlar olarak dikkat çekmektedir (Kabapınar, 2008, 220).
Tarihin, resmi ve gayriresmi ideolojiyi meşrulaştırıcı ve icat edilen her bilgiyi doğru gibi gösteren bir disiplin haline getirilmesi, “öteki” yaratmada ve “öteki”ni sürekli hale getirmede bir araç olarak kullanılması dikkate alınacak olursa tarih ders kitaplarının da yalnız öğrencileri değil bütün bir toplumu resmi ideolojisi ile donatan ve onları bu ideolojiye inandıran bir araç haline gelmiş olmasını anlaşılır kılar(Çapar, 2004, 7). Bu bakış açısıyla değerlendirildiğinde milliyetçi ideolojinin hakim olduğu tarih ders kitaplarında ‘iç ve dış düşmanlar”, “vatan hainliği” ve “bölücülük” gibi temelinde “ötekileştirme”nin olduğu tanımlamalara sıklıkla rastlanıldığını söylemek yerinde olacaktır.
Tanzimat’ın ilk yıllarında okullarda okutulan tarih ders kitapları, Avrupa’da yazılmış ders kitaplarıdır. Bu ders kitaplarında da genellikle Avrupa tarihi anlatılmaktadır ki; bu kitaplar Umumi Tarih olarak okutulmaktadır. II. Meşrutiyet Dönemi’nden sonra Osmanlı’da tarih ders kitapları yazılmaya başlanmıştır. 1920’li yıllarda yazılan ders kitaplarında ise var olan anlayış  büyük ölçüde değişmiş ve Türk’ten gayri hiçbir unsur, olumlu bir biçimde tarih ders kitaplarında yer almamaya başlamıştır(Çapar, 2004, 399). Cumhuriyet’ten önce “öteki”ne vurgu “ötekileştirme” anlamında daha azken, Cumhuriyet döneminde milliyetçiliğin ve ulus-devlet modelinin benimsenmesi nedeniyle daha yoğundur. Buna bağlı olarak “öteki” zararlı, yabancı ve düşman olarak gösterilmektedir. Ancak “ötekileştirme”nin yalnızca Türkiye’deki tarih ders kitaplarına özgü olmadığını, başka ülkelerin tarih ders kitaplarında da bulunduğunu belirtilmesi gerekir. Dolayısıyla tarih ders kitaplarında genel olarak eğitimde “ötekileştirme” bir sorunsa bunun küresel bir sorun olduğu söylenebilir (Çapar, 2004, 11). Tarihçi Buttenfield’in konu ile ilgili şu yorumu oldukça dikkat çekicidir: “Okullarda öğretilen tarih dersleri övünme, gurur ve küstahlık getirdi. ‘Herkes haksız sadece biz haklıyız’ inancını besledi. Öğrendiklerimizin çoğunu unutmaktan başka çare yok” (Selçuk, 2011, 45).
1995 yılında “Tarih Eğitimi ve Tarihte Öteki Sorunu” adıyla İstanbul’da yapılan sempozyumda bir taraftan Türkiye’deki tarih eğitimi ve “öteki”ne bakış değerlendirilirken diğer taraftan Türkiye’ye komşu ülkelerin ve daha başka örneklerin ışığında mesele ele alınmıştır. Değişik ülkelerden tarihçilerin sundukları bildirilerin ortaya koyduğu temel gerçek her ülkenin tarihçiliğinin ve tarih eğitiminin kendisine bir “öteki” yaratma eğilimi taşıdığıdır. Bu “öteki” nin kim olduğu, ona ne tür değerler ve anlamlar yüklendiği ise her ülkenin kendi tarihsel koşullarının ürettiklerine bağlı olarak değişebilmektedir ( Frangoudaki,1998, 100).
Kavramsal olarak “öteki” kelimesinin ilk kullanımı denilebilecek “barbar” (barbaroi) ifadesi eski Yunanlar tarafından Yunanca konuşmayanlar için bir aşağılama ifadesi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Dilin ardından, din, millet, sosyo-ekonomik statü de farklılığı ve ayrılığı belirleyen dinamikler haline gelmiştir(Temizkan, 2011, 1).
“Öteki”, kurgulanan biz’den farklı olanların biz’le birlikte eş zamanlı olarak üretilmesidir. İnsanlığın doğduğu ilk zamanda tek “öteki” insan dışı varlıklarken zamanla tarımın gelişmesi ve yerleşik hayata geçilmesiyle insanlar çeşitli kabilelere ayrılmıştır. Sürekli olarak ortaya çıkan güvenlik endişesi insanlığın en temel gereksinimlerinden biri olmuştur. Bu gereksinimi yerine getirmek adına çalışan insan için ise en önemli unsur kimlik olmuştur. “Öteki”ne karşı yaklaşımı belirleyen de bu kimlik bilincidir(Özer, 2015, 17). Hal böyle olunca da bir ulusun kimliğinin oluşmasında “öteki” vazgeçilmez bir unsur olarak karşımıza çıkar. “Öteki” soyut ve somut şeyleri aynı anda bünyesinde barındırabilir. Örneğin; Türk çocuğu milli renkler olan kırmızı ve beyaza duygusal olarak bağlanmayı öğrenir. Bu renkler kimliğini yansıttığı için manevi bir ilişki kurar. Türk bayrağını tanımlarken nasıl ki kırmızı rengini şehit kanından aldığını ifade edebiliyorsa aynı şekilde bir Yunan çocuğu da mavi ve beyazın Ege Denizi’nin dalgalarını, köpüklerini temsil ettiği ve Yunan bağımsızlık mücadelesini simgelediği için bayrağını manevi duygularla tanımlar. Fakat bu iki bayrağın uluslarına göre diğer bayrak “öteki” konumunda olacaktır. Çünkü “öteki” zihin algısıyla ilgili bir meseledir. Hatta bir zihniyet tarafından inşa edilen kendi/biz oluşumunun ana meselesidir (Cohen, 1999, 19). Böyle düşünüldüğünde “öteki” ve kendi/biz kavramlarının aslında kendi içinde bir paradoksa sahip olduğu görülecektir. Çünkü bu iki kavram hem birbirinin tamamlayıcısı hem de birbirinin karşıtlarıdır. Yani kendi/biz aynı zamanda “öteki”nin “öteki”sidir. Birbirlerinin oluşumunu besleyen bu iki kavram aynı zamanda birçok ulusun oluşumunda aktif rol oynamıştır(Şahin vd.,  2010, 1247). “Öteki”nin varlığı hoşgörüyle ılımlı bir şekilde kabullenilip farklılıklardan bahsedilerek toplumun gelişimi sağlanabileceği gibi tam tersi bir tutumla farklılıklara tahammülsüz, ezici bir biz’de kurgulanabilir. Bu ayrımı sağlayan ise sağlıklı bir kimliklenme sürecinde “öteki” nin tanımlanma şeklidir. Her düşman “öteki” dir ama her “öteki” düşman değildir ya da her azınlık “öteki” dir ama her “öteki” azınlık değildir.
Sonuç itibari ile tarih öğretimi ve araştırmaları bir yanıyla geçmişin imgesini doğruya yakın çizmeye çalışan bir bilim alanı, diğer yanıyla ise bugün için kullanma arzusuyla bir bilinç oluşturma ve çarptırma aracıdır(Özbaran, 2008, 7). Bu araç 1930’lu yıllardan itibaren özellikle Yunan halkına, hep potansiyel bir tehlike, zararlı bir unsur olarak bakmış ve “öteki” unsuru olarak kendi ders kitaplarında yer vermiştir.

















KAYNAKÇA
Smith, Anthony D., Ulusların Etnik Kökeni, çev. Sonay Bayramoğlu-Hülya Kendir, Dost Kitapevi, Ankara 2002, s.193.

Çapar, Mustafa, Türk Ulusal Eğitim Sisteminde Öteki ve Ötekiye Yaklaşım, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Antropoloji Anabilim Dalı Basılmamış Doktora Tezi, Ankara 2004, s. 1.

Kabapınar, Yücel, “Kredili Sistem ve Lise Tarih Ders Kitapları”, Tarih Öğretimi ve Ders Kitapları 1994 Buca Sempozyumu, ed. Salih Özbaran, 2. bs., Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2008. s. 220.
Selçuk, Senem Sönmez, Küresel Dönüşümün Kimlik Boyutu: “Öteki” nin İnşası, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi Anabilim Dalı Kamu Yönetimi Bilim Dalı Basılmamış Doktora Tezi, İzmir 2011, s. 45.
Anna Frangoudaki, “Tarih Ders Kitaplarında Ulusal “Ben” ve Ulusal “Öteki”, Tarih Eğitimi ve Tarihte “Öteki” Sorunu, II. Uluslararası Tarih Kongresi 8-10 Haziran 1995, yayına hazırlayan Ali Berktay, Hamdi Can Tuncer, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1998, s.100.
Ömer Temizkan, Öteki Tartışmaları Çerçevesinde Zygmunt Bauman’ın Öteki Yaklaşımı, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı, basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Sivas 2011, s. 1.
Özer, Seda Aşçı, Cumhuriyet Sonrası Türk Ulus Kimliğinin Oluşturulmasında Ötekileştirme Tartışması”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Kayseri 2015, s. 17.
Cohen, Anthony, P., Topluluğun Simgesel Kuruluşu, çev. Mehmet Küçük, Dost Kitapevi, Ankara 1999, s. 19.
Şahin, Mustafa, Yenel, Yaşar Fatih, Çolakoğlu, Tekin, “Spor ve Milliyetçilik Etkileşimi: Ulusal Kimlik Oluşturmada Sporun Yeri ve Önemi”, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, İstanbul 2010, VII, S.1, s. 1247.

Özbaran, Salih, “Giriş”, Tarih Öğretimi ve Ders Kitapları 1994 Buca Sempozyumu, ed. Salih Özbaran, 2. bs., Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2008, s. 7.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar