Kıbrıs'ta Bir Mavi Köşk: Paulo Paolides'in Bir Garip Hikayesi
İtalyan asıllı rum olan Paulo Paolides tarafından 1957 yılında yaptırılmıştır. İki kat üzerine on altı bölüm olarak inşa edilen köşk, 20. yy modern mimari teknikleri ile yapılmış olmasına karşın, doğu ve batı mimari üslupları ile Türk, Rum mimari özellikleri yanısıra İtalyan ve Akdeniz bölgesi mimari özellikleri taşımaktadır.
Kıbrıs doğumlu olan Paolides italyan asıllı rumlardandır. Paolides Avukat olmasına karşın aslında Ortadoğunun en büyük silah tüccarıdır. Aynı zamanda dönemin Kıbrıs Cumhurbaşkanı Baş piskopos Makarios'un avukatıdır. Avukatlık mesleğini silah ticaretini gizlemek için kullanmıştır. Bu nedenle köşkü kimsenin dışarıdan göremeyeceği ancak hertarafa hakim bir mevkiye yaptırmıştır. Böylelikle köşkü silah dağıtım noktası olarak kullanabilecektir.Paolides sanata düşkün bir kimse olarak evini birçok sanat eseri ile donatmıştır. Paha biçilmez tablolar, biblolar, içki dolapları, el işi iran halıları, ayrıca kendisine ait kara kalem çalışmalarıda bulunmakta ve evinde sergilemektedir. Bazı sanat eserlerini para karşılığı almış ancak bazı eserler kendisine hediye edilmiştir. Hediye edilen bu eserlerden bir taneside paha biçilemeyen meryem ana tablosudur. Kendisine fransız bir ressam tarafından 1971 yılında hediye edilmiştir. Ne amaçla hediye edildiği bilinmemektedir. Tablonun özelliği halesinin som altından elindeki tas ve gerdanlığın ise altın suyuna batırılarak resmedilmiş olmasındandır. Tablonun bir diğer özelliği ise odanın neresinden bakarsanız bakın elleri, dizleri ayak ucları ve gözlerinin size dönük olmasıdır. Köşkün bayan misafirleri için paolides ayrıca bir süt havuzu yaptırmıştır. Süt havuzu müzik odasının hemen yanında yaptırılmış bayan misafirlerin süt banyosu yaparken bir yandanda müzik dinleyerek rahatlaması istenmiştir. Dönemin ünlü aktristlerinden Sophia Loren'nde köşke gelerek süt banyosu yapmış misafirlerdendir. Paolides çok severek yaptırdığı mavi köşkü 1974 barış harekatı sırasında arkasında bırakarak İtalya'ya kaçmak zorunda kalmıştır. Kaçarken yatak odasında bulunan ve ingiliz mahallesine doğru giden kendi yaptırdığı gizli tünelleri kullanmıştır. Tünelleri kaçarken patlattığı için tam olarak nereye açıldığı bilinmemektedir. Paolides köşke olan ilgisini ve bir gün geri alma ümidini hiç kaybetmemiş bu yüzden öldürüldüğü 1986 yılına kadar köşkün çeşitli ihtiyaçlarını italyadan Kıbrıs'a gönderdiği söylenmektedir. Paolides İtalya'da bir mafya toplantısında öldürülmüştür. Mavi köşk bir ibret müzesi olarak Türk Silahlı Kuvvetleri'nin himayesinde halkımızın ziyaretine açık tutulmaktadır. 1963 - 1974 yılları arasında Kıbrıslı Türkler çeşitli zorluklar altında yaşamlarını sürdürmeye çalışırken, Paolides kanlı paralar ile bu köşkte sefasını sürmüştür. Mavi Köşk, Yukarıda anlatamadığımız çalışır durumda olan 1957 yapımı Westinghouse marka merkezi klima sistemi, içinde gizemli bir altın anahtar bulunan gizli kasası, özel olarak uzakdoğudan paolidesin getirttiği dokuz boyutlu güvenlik aynası, kuş tüyü yastıklı stres koltukları, mevsime göre renk değiştiren bukalemun derisinden içki dolabı, kristal şarap bardakları, italyan el işi yer döşemeleri, istenirse 24 saat şarap akan aslanlı çeşmesi, özel sirtaki taverna bölümü, Köşkün bir çok yerinde bulunan günah çıkarma noktaları, Deprem uyarı cihazı, Köşkle bir bütünmüş gibi görünen ancak depremde yıkılmaması için köşkten ayrı olarak ve farklı bir teknikle yaptırılmış deprem odası gibi birçok özelliği ile Mavi Köşk Kıbrıs'ta mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri.
Son olarak bir dedikodu; Paulo Paolides, Köşk'ün balkonundan attığı elmayı tutan kadın ile o gece birlikte olurmuş...
|
Kuşatmanın Ardından Ortaya Çıkan ve Avusturya'dan Fransa'ya Uzanan Bir Milli Yiyecek: Kruvasanın Öyküsü Osmanlı Devleti'nin 1529'daki birinci ve 1683'deki ikinci Viyana kuşatmalarının korkusu ile Avusturyalılar ikinci kuşatmanın ardından ay şeklinde bir çörek hazırlamışlardır. Osmanlılar, özellikle ikinci kuşatmada kent sadece abluka altına alınmakla kalmadı. Tepeden tırnağa silahlı Osmanlı ordusu Viyana'nın dünyayla bağlantısını kestikten sonra, top ateşiyle kent surlarında gedikler açmaya da başladı. Viyana halkı kıtlık ve yorgunluktan bitkin düşmüş, cephaneleri iyice suyunu çekmişti. Batı dünyasının karabasanı gerçekleşiyordu; Türk orduları Hristiyanlığın doğudaki son önemli üssünü ele geçiriyordu. Ama Viyana düşmedi. Polonya Kralı Jan Sobiyeski yönetimindeki Alman-Polonya kuvvetleri Köprülü Kara Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı ordusunu geri püskürttü. Osmanlı ordusunun geri çekilişini bir zafer olarak kutlayan Avusturyalı fırıncılar hilal şeklind...
Yorumlar
Yorum Gönder