Rise of Empires: Ottoman Yönetmen: Emre Şahin Yapım Yılı: 2020 Sinema ile tarih ilişkisi üzerine ilk okumalarımı lisans yıllarında yaptım. “Sinema-tarih” dersimiz bir filmin nasıl analiz edilmesi gerektiğini, filmde anlatılmak istenenin nasıl tespit edileceğini öğretmeyi amaçlıyordu. İlk defa o zaman bir film benim ödevim olmuştu. O yıllardan beri kendimi beyazperdenin büyüsüne kaptırmış bulunuyorum. Öyle ki yüksek lisans tezim de bizzat sinemada yaratılan bir tarihsel dönem algısı oldu. Koca bir çağın sinemaya nasıl aktarıldığını yüz beş film üzerinden anlatmaya çalıştım. Sonra durmadım tabii, bu konu üzerine makaleler yazmaya başladım, çalışmalarımla sempozyumlara katıldım. Şimdiye kadar tarihsel dizilerden hep uzak durmaya çalıştım, bunu da başardığımı düşünüyorum. Bugün, gündemde etkisi varlığını koruyan bir dizi üzerine yazmak istedim. Bir Netflix yapımı. Baştan söyleyeyim reklam için para almadım. Hatta diziyi övmeyi de düşünmüyorum; çünkü neresinden tutarsanı...
Kayıtlar
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar

Bir Ermeninin Yasak Aşkı: Bedri Rahmi Eyüboğlu ile Mari Gerekmezyan Arasındaki Aşkın Hikayesi 1940’ların başları. Evli ve yeni çocuk sahibi olmuş olan Bedri Rahmi Eyüboğlu Güzel Sanatlar Akademisi’nde asistanlık yapmaktadır. O sırada heykel bölümüne misafir bir öğrenci gelir. Esmer bir Ermeni kızı Mari Gerekmezyan. İkili arasında filizlenen yasak aşk sanat ile beslenir ve ortaya büst, tablo ve şiir gibi sanat eserleri çıkar. Mari, Bedri Rahmi’nin büstünü yapar. Bedri Rahmi ise Mari’ye portreler çizer ve şiirler yazar. Bedri Rahmi Eyüboğlu, en bilindik şiirlerinden biri olan Karadutum’u da zannedildiği gibi eşi için değil Mari için yazmıştır. Geride kalan sanat eserleri ve sonradan ortaya çıkan mektuplar ile ölümsüzleşen bu fırtınalı yasak aşk kısa sürer. Çünkü Mari, dönemin öldürücü hastalığı tüberküloza yakalanır. Tedavi görecek parası da bulunmamaktadır. Üstüne üstlük Mari ardı ardına önemli eserler üretmiş olmasına rağmen yaşadığı yasak aşk ve Ermeni oluşu nedeni...
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar

Bedri Rahmi Eyüboğlu'na "Karadutum" Şiirini Yazdıran Ermeni Kızı Mari Gerekmezyan 1940’ların başları. Evli ve yeni çocuk sahibi olmuş olan Bedri Rahmi Eyüboğlu Güzel Sanatlar Akademisi’nde asistanlık yapmaktadır. O sırada heykel bölümüne misafir bir öğrenci gelir. Esmer bir Ermeni kızı Mari İkili arasında filizlenen yasak aşk sanat ile beslenir ve ortaya büst, tablo ve şiir gibi sanat eserleri çıkar. Mari, Bedri Rahmi’nin büstünü yapar. Bedri Rahmi ise Mari’ye portreler çizer ve şiirler yazar. Karadutum Bedri Rahmi Eyüboğlu, en bilindik şiirlerinden biri olan Karadutum’u da zannedildiği gibi eşi için değil Mari için yazmıştır: Karadutum, çatalkaram, çingenem, Daha nem olacaktın bir tanem, Gülen ayvam, ağlayan narımsın. Kadınım, kısrağım, karımsın… Geride kalan sanat eserleri ve sonradan ortaya çıkan mektuplar ile ölümsüzleşen bu fırtınalı yasak aşk kısa sürer. Çünkü Mari, dönemin öldürücü hastalığı tüberküloza yakalanır. Tedavi...
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar

Rusların Da Vinci’si Rasputin’in Sıra Dışı Hayatı Uzun ismiyle Grigori Yefimoviç Rasputin; 1869 yılında Ural dağlarında küçük bir köyde doğdu. Rasputin kuşkusuz Rus tarihinde adından en çok söz ettiren bir isimlerden biri. Kimisine göre bir şeytan, kimisine göre hikmetli biri, kimisine göre de bir deli. İlk yıllar 15 yaşlarına kadar okuma yazma bilmediği söylenen Rasputin bu yaşından itibaren kız kardeşi ve erkek kardeşinin nehirde ölmesi üzerine kendisini dini hayata ve kiliseye yönlendirir. Yıllar geçtikçe Rasputin kendi yeteneklerinin farkına varmaya başlar. Bu yeteneklerinden en önemlisi de insanları ikna kabiliyeti ve insanları kendine bağlama yeteneği. 3 ay boyunca manastırda kalan Rasputin Meryem ananın kendisine göründüğünü iddia eder. Rasputin zamanla seçilmiş kişi olarak kendisini etrafa kabullendirmeye başlar. Bu süreç sonrasında enteresan bir tarikat olan Klistilere katılır. Bu tarikatı ilginç kılan şey ise Tanrıya ulaşma yolunun büyük günahlar aracılığı i...
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar

Dünya Barışı'na 5 Nisan 1795’de, Basel’de, devrimci Fransa Cumhuriyeti ile monarşik Prusya Devleti arasında bir barış antlaşması imzalanır. Aynı yıl, Kant bu sözleşmenin ona verdiği umutla ünlü eseri Ebedi Barış’ı yayınlar. 23 Ağustos 1939’da ise, Moskova’da, bu kez Nazi Almanyası ile Sovyetler Birliği arasında bir Saldırmazlık Paktı imzalanır. Yaklaşık bir yıl sonra, Walter Benjamin bu birliğin onda yarattığı hayal kırıklığının da etkisiyle Tarih Kavramı Üzerine’yi kaleme alır. Söz konusu iki eserde, Kant’ın olumlu Benjamin’in ise olumsuz bir örnekten hareketle ortaya koyduğu düşünceler aslında aynı amaçta birleşir: Şiddete son verecek bir barışın imkânını göstermek. Merak ettiğim iki şey: Kant ve Benjamin’in fikirleri bağlamında düşünce tarihine içkin olan etkileşimlerden birine dikkat çekmek; ikincisi ise, eski filozofların görüşlerini hatırlayarak, günümüzdeki şiddet fenomenini anlamak ve değerlendirmek için felsefe tarihinden bir katalizör olarak yararlanmaktır. Ka...
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar

Surp Hreşdagabet Ermeni Kilisesi Balat’ta Kamış Sokağı’ndadır. Bu kilisenin bulunduğu yerde Ayia Strati adında bir Rum kilisesi XVII. yüzyıla gelindiğinde terk edilmiş bulunuyordu. 1620-1625 senelerinde Ermeni cemaati bu yerin kendilerine verilmesi için sayısız müracaatları neticesinde kendilerine tahsis edilir ve Divriğili Asdvadzadur Bolbolcıyan’ın maddi katkılarıyla buraya ahşap bir kilise yapılır ve Patrik I. Zakarya tarafından kutsanarak 1628 Ermeni ibadetine açılır. Aynı sene içinde çıkan bir yangında harap olan yerler, bu sefer Rahip Kirkor Taranağzi’nin yardımlarıyla onarılır. 28 Eylül 1692`deki yangında bir kere daha yanan kilise yeniden onarılırsa da bu sefer 16 Temmuz 1729`daki Balat yangınında tekrar yanar. 1730`da kilise bir kere daha tamir edilir . 1831`de ahşap bina yıkılarak yerine bugünkü ibadethane kağir olarak inşa edilirken temel kazısı sırasında Azize Ardemios’un kemikle...
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar

Bir Garip İdam Hikayesi Bir süredir ilginç hikayeler toplamaya çalışıyorum. sonra Reşat Ekrem Koçu'nun kitabı elime geçti ve birazdan anlatacağım hikayeye denk geldim. Bazen inanılması güç gerçeklerle karşı karşıya kalırız ya o türden bir hikaye bu da. Din adamlarının etkisi ve kitleler üzerindeki hakimiyetini göreceksiniz okuduğunuzda. Ben de birçok siteden derleyerek hazırladım yazıyı. İlginize sunarım. III. Murat döneminde, Kanuni'nin hemen sonrası ve Osmanlı’nın en şaşaalı yılları. Yavuz zamanında başlayan Kuzey Afrika’daki fetihlerle beraber daha önce İstanbul’da pek rastlanmayan maymunların sayısı hızla artıyor. Maymunlar gemilerde gözcülük yapıyor, direklere kolayca tırmanıyor, keskin gözleriyle kara ya da başka bir gemi gördüklerinde aşağıya haber veriyorlar. Şehirde çok sayıda maymun dükkanı da var, çoğu Azapkapı ve Galata’da. O dönem İstanbulluların maymun sevgisi gemicilerle sınırlı kalmıyor, zen...